Gerçek mucize. Çok “anne anne” hissedemediysem de pek çok şeyi _en azından etrafımdan gördüklerime kıyasla_ hamileliğimden itibaren hissettiğim ilk özel duygu “bu bir mucize” duygusuydu. Bir varlığın insanın içinde büyümesi inanılmaz!

Ve dünyaya gelişle beraber “gerçek mucize”nin vukusu…

Çok sevdiğim bir üst düzey yönetici dostum bana şöyle yazmıştı doğumdan iki-üç gün önce ;

“Tüm dualarım seninle. Hayatının en güzel dönemine giriyorsun. Pazar sabahından itibaren niye yaşadığını çok daha iyi anlayacaksın. Gece uyandığında kendinin nefes alıp alamadığına bakmadan önce onu kontrol edeceksin. Kucağına aldığında bu kadar sınırsız ve karşılıksız sevdiğin bir varlığa karşı, nasıl olup da gerektiğinde aklını duygularının önüne geçireceğinden korkacaksın. Hayatın sana verdiği en büyük hediyeyi kucağına aldığında başka bir ruh haliyle karşılaşacaksın, kendinde var olduğunu düşündüğün bir duygu ile yeniden tanışacaksın; şefkat…

Unutma herşey hikaye, bu hayatı yaşadığının tek ispatı iki gün sonra gelecek olan güzel kızın olacak. Geride bırakacağın başka hiçbir şey yok. Sezen Aksu ‘İkinci Bahar’ şarkısını oğlu doğduğunda yazmış, ben de sana ikinci baharında kızınla çok uzun ve mutlu bir ömür diliyorum.”

Ve evet, beni hiçbir şey ağlatmadı hamileliğimde ama bu yazıyı okuduğumda hüngür hüngür ağladım… Ki tam anlayamamışım ifade edilmeye çalışılanı… O şefkat duygusu ile kastedilen, yaşanmadan bilinebilen bir şey değilmiş. Koruma içgüdüsü ile anlatılmaya çalışılan karıncayı incitemeyecek bir insanken aslan kesilivermenin de genlerinde bir yerlerde olduğunu keşfetmekmiş. Sevgi ve akıl birliğinin kurgusu endişeye sürükleyebiecekmiş en mantıklı geçinen insan olsan dahi… Ve hepsine ama hepsine değecekmiş… dedikleri gibi ilk anda olmasa da.

İlk göz göze geldiğimde, ilk kucağıma aldığımda hisettiğim, belki biraz “acemi anne”likten kaynaklı “neyi nasıl hissetmem gerek” bilinçaltı endişesi ve belki “eyvah herkes gibi hissetmiyorum” korkusu ile karışık bir bulanıklıkmış. Olsun varsın. Bunların hepsi yepyeni duygular ve kişinin bu duygulara hazır olma durumu, bunlarla başa çıkma ihtiyacı/gücü, sindirebilmesi, benimsemesi, kendince yorumlaması ve kendi yolunu bulması bir süreç. Bu süreç içinde rüzgar gibi savrulduğu durum ise acılı bir süreç olabiliyor. Mahalle baskısı korkunç. En yakınınız, aileniz, dostlarınız… herkes kendi deneyimini aktarıyor ve malesef sizin de aynını yaşamanız bekleniyor. Ha, gerçekleşen bu değilse yandınız ! Çünkü eksik, yanlış, farklı (buradaki farklı kelimesi olumsuz anlamda kullanılmıştır) olan mutlak ki sizsiniz. Bunlar karşısında içine girdiğiniz ruh haline de sanırım “lohusalık” deniyor…