Gurme dedim, sağlıklı dedim, yeri gelince çocuklar brokolileri elleriyle hapur hupur yerken etrafa bol bol da havamı attım. Onlara bakanları süzerken haklı bir gurur yerleşti gözlerime. "Eeee, dikkat ettik, özen gösterdik, böyle oldu." diyip şişindim durdum. Ama yaş kemale erip (iki, iki buçuk, bilemedin üç) arkadaşlığın ve sosyal ortamların çıkışa geçmeye başladığı nokta benim için sağlam bir dönüm noktası oldu.

Hatırladığım ilk fotoğraf, yazlıkta kuzenlerinin evinden ağzında bir lolipopla çıkışı kızımın. O ne! Sen onun yenecek birşey olduğunu bile bilmezsin, markette görünce arabanın yönünü değiştirdim; Parkta lolipop yiyen çocuk varsa kuşları, çiçekleri gösterip dağıttım bunca yıl dikkatini. Sen onu şapırdata şapırdata yalamayı nerden öğrendin, sanki bin senedir lolipop yermiş gibi!

Onunla kalır mı hiç, doğumgünleri başladı, menüleri anlatmaya gerek yok, yazlıkta aileyle kuş sütü eksik olmayan akşamüstü çay partileri (canım kaynanam, muck sizi seviyorum), arkadaş gezmelerinde dondurma yiyenler, anaokulunda kutlamalar, plajda mısırcı… Birine gitmesen ötekinden kaçamazsın. Çocuklarımın sosyal olarak bu ortamlardan faydalanmasını ne kadar istesem de paketle birlikte gelenlerden hiç memnun değilim.

Şimdi 3,5 yaşında olan kızımın örneğiyle devam edeyim;

• İlk başta çok agresif olmayayım dedim, yasaklarsam daha çok özenir. Her istediğinde değil ama ana yemeğini, meyvesini doğru dürüst yemişse (Yani bana göre aslında karnı zaten sağlıklı şekilde toksa) istediğini aldım. Böylece daha az tüketir diye düşünerek... Ama dondurmalar, mısırlar boyu kadar kızımın. Madem teslim olucaz en azından birkaç kısıtımız olsun dedim.
• Mısırı aldığım zaman bölüp yarısını veriyorum. (Gerisini napıyorsun diye sormayın:)
• Dondurmayı genelde evde yapıyorum ve plajda dondurma isterse önce "Evde nefis şeftalili dondurma var" kartımı oynuyorum. Bizim birşeyden evimizde varsa yenisini almama kuralımız var. Genelde yiyecek, giyecek ve oyuncaklarla ilgili bir kural ama bazen dondurmaya da işleyebiliyor. En azından şansımı deniyorum.
• Bu kart tutmazsa oracıkta satılan paketli dondurmayı almıyorum ama biraz yürümeyi göze alıp, az uzaktaki tanıdığım dondurmacı amcadan sadece bir top alıyorum. Alırken soruyorum: "Sütlü mü, vişneli mi?" Sorarken de çikolatalı aklına gelmesin diye dua ediyorum.
• Amaaa, eğer ki o plajda kızımın arkadaşları varsa ve eğer ki onlardan biri o paketli dondurmalardan yiyorsa, ben değil istiyorsa feriştahı gelsin o dondurmadan onu vazgeçiremez. İşte böyle bir durumla karşı karşıyaysam kendi sinirsel ve fiziksel kuvvetimi şöyle bir tartıp, genelde bu mücadeleden başında çekilmeyi seçiyorum. "Sadece bugünlük bir istisna" diyorum.
• Eğer ola ki bir tane yediyse ve ikincisini isterse, kıyamet kopmasını göze alarak kesinlikle kabul etmiyor ve taviz vermiyorum.
• Lolipopla ilgili benzeri bir durum hasıl olduğunda onun sağlıklı birşey olmadığını, biraz yiyip keyfini sürdükten sonra, bitirmeden bana vermesini istiyorum. Tabii ki ona "Bitirmeden ver" demiyorum. Onun yerine "Onunla işin bitince atalım" diyorum. Arada kendini kaybederse "İşin bitti mi?" diye hatırlatıyorum. Enteresandır, çok işe yarıyor. Kızıma karar verme hakkını kendisine verdiğimi düşündürdüğüm için sanırım, her seferinde bir noktada "Anne işim bitti" diyip şekerin kalanını bana geri veriyor. (Vallahi onu yemiyorum)
• Cips ve benzeri şeyleri asla kendim de yemiyorum ve para verip satın almıyorum. Ancak birinde görürse, bir yerde iikram ederlerse belirli bir miktar yemesine izin veriyorum. Mümkünse ortadan yemesi yerine kendisine bir tabak verip içine az miktarda koyuyorum.
• Bunların her birinde aklını çelecek, onun sevdiğine emin olduğum bir aktiviteyi öne sürerek konuyu unutturmaya, hadi olmadı ertelemeye çalışıyorum.
• Abur cuburu asla pazarlık konusu yapmıyorum. Yani "Fasulyeni yersen bir parça çikolata yiyebilirsin" demiyorum. Çünkü güvendiğim pedagog bir arkadaşım beni, bu taktiğin en kısa zamanda "Önce şekeri verirsen sonra ıspanağı yiycem" şeklinde bana geri döneceği konusunda uyarmıştı.

Bu öyle acayip bir durum ki, çocuk sağlıklı olsun diye sosyal ortama direnemiyorsun. Direnince sen acayip yadırganıyorsun, çocuk da bir o kadar hırpalanıyor. Yukarıda anlattığım gibi belirli bir stratejiden geçip bazen o abur cuburu çocuğuna alıp yedirmek durumunda kaldığında da birisi karşına geçip "Cık cık cık, ne gerek var şekerim, ne kadar sağlıksız" diyebiliyor. Demese de sana "Sen ne biçim annesin, yazık bu çocuğa" bakışını fırlatabiliyor. İşte o noktada benim beynimden "Czzzt-Bızzzt" sesleri gelmeye başlıyor, devreler yanıyor. Kahraman anne her iki durumda da etrafa yaranamıyor. Peki çocuğuna yaranabiliyor mu? Bilmiyorum, ama esas mesele bu :)